Azdırıcı Kokular Nelerdir? Felsefi Bir Bakış Kokular, doğrudan duyusal algılarımızla bağlantılı olsalar da, onların varoluşsal ve etik boyutları üzerine düşünmek, bizi insan olmanın derinliklerine götürür. Kokular, sadece fiziksel bir algı değil, aynı zamanda zihinsel ve duygusal bir etkileşim aracıdır. Her biri, bizim dünyayı algılayış biçimimizi şekillendirir. Peki, kokular arasında azdırıcı olarak tanımlayabileceğimiz türler nelerdir ve bunlar bizleri nasıl etkiler? Bu yazıda, azdırıcı kokuları felsefi bir bakış açısıyla inceleyecek, etik, epistemolojik ve ontolojik perspektiflerden nasıl anlamlar çıkarılabileceğine dair derin bir tartışma yapacağız. Kokuların Etik Boyutu: Azdırıcı Kokuların Ahlaki Etkileri Etik açıdan kokuların gücü, insanın özgürlüğü, iradesi ve eylemleriyle bağlantılıdır. İnsanlar, bir…
Yorum BırakYapı ve İlham Blogu Yazılar
Çerkezköy’ün Nüfusu Ne? Rakamların Ötesinde Bir İnsan Hikâyesi Bazı sorular vardır ki, cevabını internette iki dakikada bulabilirsiniz ama ruhunu anlamak ömür ister. “Çerkezköy’ün nüfusu ne?” de işte tam olarak öyle bir soru. Çünkü mesele sadece kaç kişi olduğumuz değil, aynı gökyüzüne bakıp aynı sokaklarda yürüyen binlerce hayatın iç içe geçmesidir. Bu yazıda sana bir rakamdan çok daha fazlasını anlatacağım. Çünkü bu, rakamların değil, insanların hikâyesi… Bir İlçede Kesişen İki Yol: Ali ve Elif Ali, doğma büyüme Çerkezköylü bir sanayi işçisiydi. Gözünü açtığından beri aynı mahallede yaşar, sabahın köründe fabrikaya gider, akşam eve dönmeden önce fırından ekmek alırdı. Hayata hep çözüm…
Yorum BırakHemofili Kimden Gelir? Felsefi Bir İnceleme Felsefi bir bakış açısıyla, her hastalık, varoluşun ve insan doğasının derinliklerine işaret eder. Hemofili, genetik bir hastalık olmasına rağmen, sadece biyolojik bir zorluk değil, aynı zamanda etik, epistemolojik ve ontolojik bir sorudur. Bir insanın sahip olduğu hastalık, yalnızca bedensel bir durum değil, aynı zamanda kimliği, aileyi ve toplumu nasıl şekillendirdiği üzerine de derin düşünceler doğurur. Peki, hemofili kimden gelir? Bu soruya, bilimsel ve bireysel bir bakış açısının ötesinde, daha derin ve çok katmanlı bir şekilde yaklaşmak gereklidir. Ontolojik Perspektif: İnsan Olmanın Derinliklerine Yolculuk Ontoloji, varlıkbilimidir. Bir şeyin ne olduğunu, nasıl var olduğunu ve ne…
Yorum BırakOlağan Dışılık Nasıl Yazılır? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Adalet Merceğinden Bir Bakış Bazı kelimeler vardır ki anlamı sadece sözlükte değil, hayatın kendisinde saklıdır. “Olağan dışılık” da bunlardan biri. Dilbilgisel olarak nasıl yazıldığını öğrenmek basittir: ayrı yazılır, yani “olağan dışılık” şeklinde. Fakat bu kelime, sadece doğru yazımıyla değil, toplumsal anlamıyla da düşünülmeye değer. Olağan dışı olmak; normların dışına çıkmak, alışılmışı sorgulamak, kalıpları kırmaktır. Peki toplumda bu kavramı kim nasıl algılıyor? Kadınlar ve erkekler bu konuda neden farklı bakış açılarına sahip? Gelin, bu kelimenin ardındaki sosyal derinliğe birlikte bakalım. Doğru Yazım: “Olağan Dışılık” Ayrı Yazılır Dil açısından konunun en temel noktasıyla başlayalım:…
Yorum BırakKaynakların Güneş Altında Tükenişi: Ekonomik Bir Bakışla Güneşte Kalma Süresi Bir ekonomist için her karar, görünürde basit olsa da kıt kaynakların yönetimiyle ilgilidir. Bu kaynak bazen sermaye, bazen zaman, bazen de güneş ışığıdır. “Günde kaç dakika güneşte durmalıyız?” sorusu, yüzeyde bir sağlık sorusu gibi görünür; ancak aslında bireylerin fayda-maliyet analizine, toplumsal refahın sürdürülebilirliğine ve enerji piyasalarının dinamiklerine kadar uzanan geniş bir ekonomik zemine sahiptir. Güneş Işığı: Doğal Bir Kamu Malı mı, Özel Bir Kaynak mı? Güneş ışığı teknik olarak sınırsız bir enerji kaynağıdır; ancak onu kullanma kapasitemiz sınırlıdır. Zaman, mekân ve çevresel koşullar bu kaynağı bir “rekabetçi mal” haline getirir.…
Yorum BırakGümüş Bozulur mu? — Ekonominin Dayanıklılığı Üzerine Bir Analiz Giriş: Kaynakların Sınırlılığı, Seçimlerin Ağırlığı Bir ekonomist olarak sık sık şunu düşünürüm: hiçbir kaynak sonsuz değildir, ama bazıları zamanın testinden daha güçlü çıkar. Gümüş, yüzyıllardır değerini koruyan, kimi dönemlerde altın kadar stratejik öneme sahip bir madendir. “Gümüş bozulur mu?” sorusu ilk bakışta fiziksel bir merak gibi görünür; oysa ekonomik düşüncede bu, çok daha derin bir anlam taşır. Çünkü burada yalnızca kimyasal dayanıklılığı değil, aynı zamanda piyasa güvenini, değer algısını ve zaman içindeki ekonomik direnci sorgularız. Gümüşün Ekonomideki Yeri: Kıymet, Kıtlık ve Güven Tarih boyunca gümüş, hem para birimi hem de yatırım…
Yorum BırakFinans Uzmanı Neleri Bilmelidir? Felsefi Bir Bakışla Finansın Derinliklerine Yolculuk Bir filozof, dünyayı anlamak için ilk adımını her zaman “bilgi” kavramını sorgulamakla atar. Peki, gerçek bilgi nedir? Bir finans uzmanının bildiği şeylerin ne kadar “gerçek” olduğunu, ne kadar evrensel olduğunu sorgulamadan edemeyiz. Finans, yalnızca sayılar ve istatistiklerden ibaret midir, yoksa onun derinliklerinde etik, epistemolojik ve ontolojik sorular mı yatar? Finans uzmanı neyi bilmelidir? Gerçekten sadece piyasaları mı, yoksa insan psikolojisini, toplumsal yapıları, etik değerleri ve epistemolojik sınırları da anlamalı mıdır? Epistemolojik Perspektiften: Finans ve Bilgi Epistemoloji, bilgi felsefesidir. Finans uzmanı, karmaşık piyasa dinamiklerini anlamak için çeşitli bilgilere sahip olmalıdır. Ancak…
Yorum BırakKanıya Nasıl Yazılır? Kültürel Derinlik ve Dilin Gücü Üzerine Bir Keşif Merhaba sevgili okurlar! Bugün, dilin inceliklerine ve kültürün derinliklerine inmeye ne dersiniz? “Kanıya nasıl yazılır?” sorusu, belki de çoğumuzun gündemine pek sık gelmeyen, ancak aslında dilimizin ve kültürümüzün ne kadar zengin olduğunu gösteren bir konu. Hadi, birlikte bu sorunun peşinden gidelim ve dilimizin bu özel yönünü keşfedelim. — Kanıya Nedir? Öncelikle, “kanıya” kelimesinin anlamını netleştirelim. Türk Dil Kurumu’na göre, “kanıya varmak” deyimi, “belli bir kanı edinmiş olmak” anlamına gelir. Yani, bir konuda düşünce veya kanaat oluşturmak demektir. Bu deyim, dilimizde sıkça kullanılan ve düşünsel bir süreci ifade eden bir…
Yorum Bırak27 Kasım Ne Haftası? Toplumsal Normlar, Cinsiyet Rolleri ve Kültürel Pratiklerin Sosyolojik İzleri Toplumun Nabzını Dinleyen Bir Araştırmacının Gözünden Toplum, bireylerin yalnızca bir araya geldiği değil, aynı zamanda birbirlerini anlamlandırdığı bir yapıdır. İnsan davranışlarının ardında görünmeyen kurallar, öğrenilmiş roller ve paylaşılmış değerler yatar. Benim için her “hafta”, sadece takvimde bir tarih değil; toplumun kendini yeniden hatırladığı bir aynadır. 27 Kasım ise bu aynalardan biridir — çünkü bu tarih, çoğu zaman Toplumda Şiddetle Mücadele Haftası kapsamında değerlendirilir ve toplumsal farkındalığın derinleştiği bir döneme işaret eder. Bu yazıda, 27 Kasım’ın anlamını bir takvim kutusunun ötesinde, sosyolojik bir laboratuvar gibi ele alacağız: normlar…
Yorum BırakRütbesiz Askere Ne Ad Verilir? Toplumsal Yapılar ve Bireylerin Etkileşimi Üzerine Bir Sosyolojik İnceleme “Toplum, bireylerin birbirleriyle olan ilişkilerinden, güç dinamiklerinden ve normlardan beslenir.” Bu sözü, toplumları anlamaya çalışan bir sosyolog olarak sıkça düşünüyorum. İnsanlar, toplum içinde çeşitli roller üstlenirler ve bu roller toplumsal yapıyı oluşturur. Askerlik de, bu yapının önemli bir parçasıdır. Bir askeri toplumda, rütbeler, bireylerin statüsünü belirlerken, aynı zamanda toplumun genel işleyişine de etki eder. Ancak, bir askerin rütbesiz olması, toplumsal yapının gözlemlerimize ne gibi katkılarda bulunur? Rütbesiz askere ne ad verilir? Bu basit sorudan yola çıkarak, askerlik kurumunun toplumsal yapılarla olan etkileşimini ve bireylerin toplumsal normlar,…
Yorum Bırak